Posts

Kütleçekim Dalgalarının Keşfi Yalan Oldu

2014 senesinde çok büyük bir olay yaşandı. Einstein’ın Genel Görelilik teorisinin öngördüğü kütleçekim dalgalarının keşfedildiği duyrulmuştu. Bu aynı zamanda big bang genişlemesinden hemen sonra kısa süreli ve ışıktan hızlı kozmik genişlemeninde kanıtı olmuş oluyordu. Fakat bu yazımda da belirttiğim üzere (Higgs Bozonu Evreni Yoketmiş Olmalıydı – Kütleçekimsel Dalgalarının Keşfinde Sallantılar) bazı şüpheler oluşmuştu ve eleştiriler gelmişti. Yani keşif bir sallantı içerisindeydi. En sonunda da bu eleştirilerin haklı olduğu anlaşıldı.

planck-view-bicep2-field

Bu fotoğrafta ESO ( Avrupa Uzay Ajansı) Planck Uzay Teleskobu uydusunun, Antartika Biceps-2 teleskobunun görüntülediği alan ile aynı yeri göstermektedir. Planck görüntülerinde kanıtın aslında yıldızlararası tozdan kaynaklandığı tespit edilmiştir.
Fotoğraf: ESA/Planck Collaboration. Acknowledgment: M.-A. Miville-Deschênes, CNRS – Institut d’Astrophysique Spatiale, Université Paris-XI, Orsay, France

Kütleçekim dalgaları ile kozmik genişlemenin bağlantısını açıklayıp keşfin nasıl ortaya çıktığını hatırlatayım tekrar. Big bang genişlemesinden hemen sonra kısa süreli ama ışıktan çok çok hızlı bir genişleme olan kozmik genişlemenin olduğuna dair hipotez vardır. Bu genişleme eğer gerçekten olduysa kütleçekim dalgalarına sebep olacak ve bu kütleçekim dalgaları Kozmik Mikrodalga Fon Işımasında B-Mode denilen bir görüntüde kıvrılmalar ile tespit edilmesi gerekmektedir. Bu fon ışımasını iki ayrı teleskop bir süredir gözlemlemekteydi. İlki Planck Uzay Teleskobu ve ikincisi ise Antartika’da bulunan Biceps2 gözlem teleskobu. Mart ayında kütleçekim dalgalarının keşfi duyurulduğunda Planck teleskobu henüz gözlemlerini bitirmiş ama incelenmesi ve sonuçlandırılması bitmemişti.

Mart ayındaki bu keşfin açıklamasından hemen kısa süre sonra eleştiriler gelmişti. Fon ışımasındaki B-Mode görüntüsündeki kıvrılmaların Samanyolu Galaksisi’ndeki yıldızlararsı toz bulutunun sebep olabileceğiydi bu eleştiri. Bunu test edebilmek için Planck teleskobunun görüntülerinin işlenmesi beklendi. Ve beklenen sonuç geldi.

ESO (Avrupa Uzay Ajansı) Planck Teleskobu bilim insanları işlemlerin bittiğini ve B-Mode görüntüsündeki kıvrılmaların yıldızlararası tozdan kaynaklandığını belirttiler. Planck teleskobu daha büyük bir görüntüyü elde etmesi ile beraber bu görüntü, Antartika Biceps-2 Teleskobu’nun görüntülediği alanı da içermekteydi.

Ama bu demek değil ki kütleçekim dalgaları yok, kozmik genişleme çökertildi. Sadece halen ispatı keşfedilememiş oldu. Sonuçta çok zor tespit edilen fon ışımasının toplam ışığının sadece yüzde bir kaçını oluşturan bir bölümde kıvrılmalar aramak kolay değil. Özellikle bu ışımayı etkileyen yıldızlararası tozlar işin içindeyken.

Şimdilik şu yazılarım geçersiz olmaktadır. İleride tamamen çökmüş ya da doğru olmuş olabilir. Zaman gösterecek.

Kaynaklar:

Evidence for Cosmic Inflation Theory Bites the (Space) Dust
So, About That Huge Discovery Last Year About the Young Universe…
Evidence mounts for quantum criticality theory
BICEP2 Gravitational Wave ‘Discovery’ Deflates
Planck: gravitational waves remain elusive

GÖZLEMCİ ÇERÇEVESİ ve IŞIK HIZI

E = mc² formülünü ortaya çıkarma/kanıtlama yolunda ikinci aşamaya geçiyoruz. En son yayımlayacağım E=mc² ispat metni hariç bu ve gelecek metinler MOMENTUM metninde ki gibi matematiksel olmayacak fakat beyninizi yine de yormanız gerekecek. E ne de olsa Einstein’in ünlü formülünün yolunu takip ediyoruz ve müsâde edin ki bu yol birazıcık zahmetli olsun değil mi, adam onyıllarını vermiş bu formülleri bulabilmek için Mükafat olarak metinlerimi ‘can kulağıyla dinlediğiniz’de ve tam olarak anladığınızda hareket eden cisimlerin zamanlarının neden yavaşladığını dahi tam anlamıyla anlayacaksınız.

Read more

Genel Görelilik Ve Kuantum Mekaniği’nin Çıkmazı, İki Küskün Aşık

Büyük Birleşim Kuramı – Birleşik Alan Teorisi yazımda, konu Süper Birleşik Alan Teorisine ve büyük patlamaya geldiğinde bu konudan bahsedeceğimi söylemiştim. Aynı zamanda daha önce anlattığım ama yetersiz olan diğer yazım Kuantum mekaniği ve İzafiyet Teorisinin Bir Araya Gelememe Problemi ‘ni de güncellemiş oluyorum. Ben de gelişen ve öğrenen bir birey olarak aradan geçen zamanda çok yetersiz ve zayıf bir yazı olduğunu görebiliyorum ki bir süredir bu yazıyı yazmak istiyordum bu yüzden. Umarım bu yazılarımın da yetersiz ve zayıf geldiği geliştiğim günleri görürüm.

Bu iki teorinin neden bir araya gelemediğin, neden bir araya gelmesi gerektiğini bu sefer ayrı ayrı başlıklar altında anlatacağım.

Genel Görelilik Ve Kuantum Mekaniğini Uyumsuzluğunun Nedenleri

-Kütleçekimi Belirleme Biçimi-

Öncelikle kütleçekiminin her iki teoride ne olduğunu ele alalım Otomatik olarak neden uyumsuz olduğunu anlayabilirsiniz.

Genel Görelilik: Genel görelilikte uzay ve zaman birbirinden ayrılmaz öğelerdir ve enerji ile kütle, uzay-zamanın eğilmesine sebep olur. Kütleçekim bu eğilmenin sonucudur. Kütleçekimden ya da uzay-zamanın eğriliğinden dolayı bir obje yönünü değiştiriyor demek, genel göreliliğe göre o obje en düz çizgide ilerlemeyi, daha doğrusu bir mesafeyi en kısa zamanda almasıdır.

Kuantum Mekaniği: Kuantum mekaniğinde henüz hipotez halinde olsa da, yani ispatlanmamış olsa da, eğer ispatlanırsa kütleçekim şu şekilde olmalıdır: Kuantum mekaniğinin bir ürünü olan Standart Modele göre kütleçekim graviton denilen sanal parçacıklarla iletilen bir enerjidir. Herhangi bir bükülmenin sonucu değildir.

Bu ne gibi sıkıntılara sebep olur? Arkadaşlarla Beyin Fırtınası Keyfi-Başlangıç yazımda yer alan sohbetimde belirttiğim üzere, mesela, bir karadelikte dengesizliğe sebep olur. Her iki teori ile birden anlatmaya kalkarsak uzay-zamanın bükülmesi, gravitonların da kaçmasını engelleyerek kütleçekimin bir bakıma oluşmasını engeller.

-Zaman Kavramı-

Genel görelilikte uzay ve zaman birbirinden ayrılmaz kavramlardır demiştik. Oysa kuantum fiziğinde böyle değildir. Hatta kuantum fiziğinde zaman kavramı yoktur; an kavramı vardır. Her olay bir anda oluşur ve bu bakımdan olaylar arası süreklilik bulunmaz. Zaten kuantum tünellemenin ışıktan hızlı bilgi akışı gibi gözükmesinin sebebi budur aslında bana göre.  Hatta bazı durumlarda kuantum mekaniğinde geleceğin geçmişi etkileyebildiği de öngörülmektedir.

-Uzay ve Zamanın Bükülmesi-

Yukarıda da belirttiğimiz gibi genel görelilikte kütle ve enerji, uzay-zamanın bükülmesine sebep olur ve bu durum mutlak zaman kavramını da yıkmıştır. Fakat yukarıda belirttiğimiz kuantum fiziğinde gibi zaman yoktur ve uzay da bükülme de yoktur. Bunun belirsizlik ilkesi ile genel görelilikte neye sebep verdiğini anlatacağım.

-Uzay’ın Yapısı-

Genel görelilikte uzay sadece enerji ve kütle ile bükülebilir, eğilebilir ama düz ve pürüzsüz bir haldedir. Oysa ki kuantum mekaniğinde belirsizlik ilkesinin sebep olduğu kuantum dalgalanmaları nedeniyle planck mesafesinde uzay tamamen parçalanıp tanınmaz hale gelmektedir. Sebebini belirsizlik ilkesinde anlatacağım.

-Belirsizlik İlkesi-

Belirsizlik İlkesi

Belirsizlik ilkesi, 1927 yılında Werner Heisenberg tarafından öne sürüldü. Kuantum fiziğinde Heisenberg’in Belirsizlik İlkesine göre, bir parçacığın momentumu ve konumu aynı anda tam doğrulukla ölçülemez.

Kuantum mekaniğinde belirsizlik ilkesi mevcuttur. Yani bir parçacığın aynı anda hızını ve yerini ölçemezsiniz; size belirli bir oran verir. Hangisini daha kesinlikle ölçerseniz diğerini o kadar kesin olmayan bir değerle ölçmüşsünüz demektir. Ama genel görelilikte böyle bir şey yoktur. Burada artık, uzayın yapısı ve uzay-zamanın bükülmesiyle ilgili bahsettiğim konuları ele alıp toparlama zamanı geldi.

Belirsizlik ilkesi bir parçacığın aynı anda yerini ve hızını bilemeyeceğimiz söyler. Genel göreliliği boş uzayında ise hiç parçacık olmadığı anlamı demek bu kuralın ihlali demektir. Bu yüzden kuantum mekaniğinde boş uzay genelin ortalamasıdır. Hangi genelin? Planck mesafesinde yokluktan parçacık ve anti-parçacıklar oluşup sonra birbirlerini yok ederler. Bu devamlı oluşur. Bu var olma/yok olma savaşında uzay parçalanır, tanınmaz hale gelir. Bu genel görelilik ile kuantum mekaniğini birleştirmeye çalışmanın sonucudur. Genel göreliliğin hiçliği kuantum mekaniğinde imkansızdır ve bu var olma/yok olma savaşının ortalamasıdır. Genel görelilikte 0 gözükürken, kuantum mekaniğinde Planck mesafesine inildiğinde, tam bir savaş alanına dönüşüyor genel göreliliğin hiçliği.

-Determinizm-

Genel görelilikte belirsizlik ilkesi ve olasılık dalgaları olmadığından rahatlıkla determinizmden bahsedilebilir. Evrenin bir anda her parçacığının yerini ve hızını bilirseniz geleceği hesaplayabilirsiniz (bunu hesaplayacak işlem gücünü gözardı ediyoruz tabiki). Fakat kuantum mekaniğinde belirsizlik ilkesi nedeniyle hiç bir şeyin aynı anda yerini ve hızını belirleyemeyeceğimizi söyler. Bu yüzden kuantum mekaniğinde determinizm yoktur; olasılıklar vardır. Daha sonra olasılık determinizmi isminde bir kavram ürettiler fakat ne olduğunu henüz araştırmadım.

-Nesnellik-

Genel görelilikte her şey nesneldir ve bağımsızdır. Her şey çevresinden yalıtılarak incelenebilir. Fakat kuantum mekaniğinde bu nesnellik bağımsızlık yoktur. Kuantum mekaniğinde her şey olasılık dalgalarından oluşur ve enerji dalgaları olarak görülür.. Ve olasılık dalgaları tüm evrene yayılır. Bu yüzden de evren bir başlı başına bir bütündür ve bağımsız, nesnel bir yapı düşünülemez. Evrenin herhangi bir yerinde olan bir şey alakasız gözüken başka bir yeri de etkileyebilmektedir. Genel Göreliliğin ışık hızı sabitliği de burada kırılmış oluyor aslında. Bu durum, genel göreliliğin ve kuantum mekaniğinin olguları ele alışlarının farklılığından kaynaklanıyor.

-Gözlemci ve Gözlemlenen-

Genel görelilikte gözlemcilerin gözlemlediği şeyler arasında farklılık olabilir. Örnek olarak zaman ve boyutsal uzunluklar verilebilir. Fakat kuantum mekaniğinde nesnellik olmaması nedeniyle biri diğerini etkileyebildiği için, gözlemci farkı da ortadan kalkmaktadır.

Genel Görelilik Ve Kuantum Mekaniği Neden Birleştirilmeli?

Bu ikisi neden birleştirilmeli. Aslında cevabı basittir. Şu ana kadar bu ikisi birleştirilemediği için son yüzyıl içerisinde bilim insanları makro boyturlar için genel göreliliği mikro boyutlar için ise kuantum mekaniğini kullanarak bu birleştirme zorunluluğundan kaçtılar. Fizikçiler kuantum mekaniği ile Einstein’in kütleçekiminin bulunmadığı özel göreliliği birleştirerek kauntum alan teorisi yani standart modeli oluşturdular. Ama artık kaçabilecekleri bir yer kalmadı. Bazıları bu iki teoriyi birleştirmek için cesaretini toplamalı; bu cesareti gösterip deneyenler de oldu.

Öncelikle büyük patlama anı ve karadelikler gibi mikro boyutlarda makro kütleler yani kuantum mekaniğinin ilgi alanındaki çok küçük mesafelerde genel göreliliği ilgilendiren çok büyük kütleler olduğu durumlar vardır. İşte bu olguları cevaplandırmak istiyorsak bu ikisini birleştirmeliyiz. Ya da ikisini de yıkan yeni bir teori getirmeliyiz. Benim tahminime göre ikinci seçenek olacak gibi.  Aksi takdirde “Kütleçekimi Belirleme Biçimi“ başlığında belirttiğim karadelikteki kütleçekim bilmecesi ortaya çıkar.

Bundan sonra daha önce de belirttiğim üzere bir yazı dizisinin hazırlıklarına başlayacağım. İmkanım olursa kitap haline de getirmeyi düşünüşüyorum. Bu süre içinde farklı yazılarım da olacaktır. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere.

Büyük Birleşim Kuramı – Birleşik Alan Teorisi

Daha önce Kütleçekim Dalgalarının Keşfinin Sonuçları – 2 – Kuantum Alanları, Higgs Alanı ve Şişme Teorisi yazımda belirttiğim üzere büyük birleşim kuramı ya da diğer adıyla birleşik alan teorisi hakkında detaylı bir kaynak bulunmadığından bir yazı yazmam gerektiğine dair kendime not düşmüştüm. Şimdi bu yazıyı yazmanın zamanı geldi.

Bunun için biraz gerilere gitmek gerekiyor aslında. Her şeyi sırasıyla anlatmak lazım. Biliyoruz ki evreni yöneten 4 temel kuvvet vardır. Elektromanyetik kuvvet, kütleçekim kuvveti, güçlü nükleer kuvvet ve zayıf nükleer kuvvet. Bu dört kuvvet birbirinden farklı bambaşka şeyler gibi gözüküyor. Aslında öyle mi?

Read more

Kütleçekim Dalgalarının Keşfi ve Sonuçları

Aslında kütleçekim dalgalarının keşfi geçen aydı. Kuark Bilim Topluluğu’nun sitesinde bununla ilgili haber görünce yazma gereği duymamıştım. Ama dün kütleçekim dalgası diye gugle amcada aratınca onun dışında doğru düzgün kimsenin açıklamadığını görünce yazmam gerektiğini düşündüm.

Kütleçekim Dalgaları Nedir?

Uzayın eğilmesi-bükülmesi

Uzayın eğilmesi-bükülmesi

Öncelikle nedir bu kütleçekim dalgası? Einstein özel görelilik teorisini öne sürünce onun Newton’un kütleçekim teorisi ile çeliştiğini farketti. Bunun detayına girmeyeceğim ve Einstein kendi kütleçekim teorisini oluşturmak için çalışmalara başladı ve en sonunda genel görelilik teorisini oluşturdu. Bu teoride bilindiği üzere uzay kütlenin etkisi ile eğilen büzülen bir şey oldu. Soldaki resimde görebilirsiniz.

Read more

Unutulmuş Bir Evren Modeli

Einstein-De Sitter Modeli

Einstein'in önce genişleyen daha sonra küçülen evren modeline ait makalesine örnek bir illüstrasyon.

Einstein’in önce genişleyen daha sonra küçülen evren modeline ait makalesine örnek bir illüstrasyon.

EPJ H’de (Avrupa Fizik Bülteni H) yayınlanan bir makale, Albert Einstein’ın “Genel görelilik teorisinin kozmolojik problemi üzerine” makalesinin ilk ingilizce çevirisi ve analizi oldu. Einstein’ın 1931’de yayınlanan bu makalesi daha önceki Einstein’ın statik evren modelini yalanlıyor. Einstein’ın bu kozmolojik modelinde evren bir daralma sürecinden sonra tekrar genişlemeye başlıyor ki bu model Einstein-de Sitter olarak biliniyor. Bu yorumlama Einstein’ın 1932’deki tekdüze genişleyen evren modeli ile de zıt düşmektedir.

Isaac Newton kütleçekimi yasasını geliştirdikten sonra evrenin sabitliği tartışılmaya başlanmıştı. Çünkü her madde birbirine kütleçekimi uyguluyorsa eğer evren bu kütleçekim ile eninde sonunda kendi üstüne çökmesi gerekiyordu. Daha sonra 1912 yılında astronom Vesto Slipher kırmızıya kayma diye bir keşif ile evrenin genişlediğini iddia etti. Einstein, statik evren modeline o kadar bağlıydı ki 1917 yılında genel görelilik teorisine kozmolojik sabit diye “0” değeri ekleyerek statik bir evren modelini kendi teorisinde korumaya devam etti. Bu değer ile kütleçekimi dengelenebiliyor hatta uzak mesafelerde cisimler kütleçekimini yenerek birbirinden uzaklaşabiliyordu. Ama bu da bir yere kadar sürebildi. O ünlü kozmik mikrodalga fon ışıması keşfedildikten sonra Einstein’de evrenin genişlediğini kabul etti ve bunu en büyük hatası olarak dile getirdi. Daha sonra bu evren modeli ile önce genişleyen daha sonra küçülen evren modelini ortaya çıkardı. Bir sene sonra da evrenin genişlediği genel görelilik modelinin son halini ortaya koydu.

Bu yayınlanan makalede yazarlar Einstein’in genişlemenin uzayda ve zamandaki bükülmesine olan bakışını tartışırken aynı zamanda Einstein’ın hesaplamalarında hata olduğunu farkettiler. Örnek olarak şu anki evrenin yarı çapı ve yoğunluğunda hatalar vardı.

Kaynak:
The European Physical Journal H – Einstein’s cosmic model of 1931 revisited: an analysis and translation of a forgotten model of the universe