Posts

GÖZLEMCİ ÇERÇEVESİ ve IŞIK HIZI

E = mc² formülünü ortaya çıkarma/kanıtlama yolunda ikinci aşamaya geçiyoruz. En son yayımlayacağım E=mc² ispat metni hariç bu ve gelecek metinler MOMENTUM metninde ki gibi matematiksel olmayacak fakat beyninizi yine de yormanız gerekecek. E ne de olsa Einstein’in ünlü formülünün yolunu takip ediyoruz ve müsâde edin ki bu yol birazıcık zahmetli olsun değil mi, adam onyıllarını vermiş bu formülleri bulabilmek için Mükafat olarak metinlerimi ‘can kulağıyla dinlediğiniz’de ve tam olarak anladığınızda hareket eden cisimlerin zamanlarının neden yavaşladığını dahi tam anlamıyla anlayacaksınız.

Read more

Nasa’nın Warp Teknolojisi İçin İlk Gemi Dizaynı

Belki daha önce duymuşsunuzdur. Nasa bir süre önce uzay yolculukları için warp teknolojisi için çalışmalara başladığını duyurmuştu. Yanlış hatırlamıyorsam 100 yıl gibi bir süre biçmişti warp motoru yapabilmek için. Benim ilk merak ettiğim şey warp motoru gibi bir şey için enerji ihtiyacını nasıl karşılayacak diye. Sonuçta jüpiterin kütlesine eşit bir enerji ihtiyacı olacak.

Nasa warp motoru için gerekli geminin dizaynını yapmış ve herkesin beğenisine sunmuş. Mark Rademaker bu dizayn için 1600 saat ter dökmüş. Geminin ismi ise IXS Enterprise. Dediklerine göre bu isim ışıktan hızlı bir geminin konseptine uyuyormuş. Herhalde star trek ile bağlantı kurmuşlar. Görebileceğiniz gibi gemide warp baloncuklarını oluşturmak için iki tane devasa halka bulunmakta.

Read more

Kara Delik Var mı Yok mu?

Kara delik yok mu? Kara delik teorisi alt üst oldu. Bunun gibi şeyler dönüyordu her yerde ve gördüğüm kadarıyla Hawking’i anlayamadıklarından üstü kapalı kara deliğe giren maddelerin başka bir şekilde bizim anlayamayacağımız bir enerji formunda evrene geri veriliyor deniliyordu. Sonra da aynı şeyleri bozuk plak gibi tekrarlamışlar. Baktım onlardan iş çıkmayacak kendim dalayım dedim ve Hawking’in bu konuda yayınladığı makaleyi okuyayım direk dedim. Bir tek Kuark sitesi güzel bir çeviri ile bu işi ciddiye almış. Onların yazısına da buradan ulaşabilirsiniz. İtiraf edeyim baya zorlandım. Ads teorisi, cft simetrisi, anti-de sitter uzay zamanı, de sitter uzay zamanı (her ikisi de 5 boyutlu bir uzaydan bahsediyor ve anti olanı küçülen normal olanı genişleyen uzay), Hartle-Hawking durumu, Unruh efekti, Hawking radyasyonu, Minkowski uzayını ve buraya daha sıralayabileceğim bir çok şeyi öğrenmek zorunda kaldım. Evet. Öğrenmek zorunda kaldım(öğrenebildim mi ben bile emin değilim). Çünkü normalde bunları kolay kolay duymazsınız. Ben de duymamıştım. Zaten teorik fizikçiler için anlatıldığından bunlar için ayrı uğraşmam gerekti. Zaten bir yerden sonra artık yardım istemek zorunda kaldım. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde Yrd. Doç. Dr. Tolga Birkandan’dan yardım istedim mail olarak. Sağolsun beni cevapsız bırakmadı büyük bir özveri ile cevapladı sorularımı. Buradan kendisine teşekkür ederim. Aynı zamanda Gökhan Atmaca’ya da diğer bilimsel sayfalardan ve ülkemizin medyasından farklı davranıp işin daha detayına Kuark sitesinde indiği için tebrik ederim. Yazıma başlayayım artık.

Konuyu baştan alalım öncelikle. Genel göreliliğe göre enerji ve kütle uzay ve zamanı kıvırır. Bu kütle veya enerji eğer belli bir noktayı geçerse uzay ve zamanı öyle bir kıvırır ki kara deliği oluşturur. Ve fizik yasalarına göre kara deliğe girdikten sonra geri dönülemez. O geri dönülemeyen noktaya olay ufku deniliyor ki bu çok önemlidir, bir küre halindedir. Kara deliğin kütlesi arttıkça bu kürenin yüzey alanı da büyümektedir. Normalde kara deliğin içinde ne olduğu bilinemez çünkü içinden dışarıya hiç bir bilgi çıkışı yoktur. Fakat kara delik olan kütle/enerji bir iz bırakır. Bir nesne kara deliğin etrafında dönerken yakalanırsa onun açısal momentumu kara deliğin angular momentumuna eklenir. Kara deliğin kütlesi ve açısal momentumu etrafındaki uzay zamana yaptığı etkilerle gözlemlenir. Bu şekilde de enerjinin korunumu ilkesi ve açısal momentum ilkesinin doğruluğu kara delikler tarafından teyit edilir. Fakat termodinamiğin ikinci yasasını ihlal etmektedir. Termodinamiğin ikinci yasasına göre tersine işlemler gerçekleşemez. Mesela siz bir bardağı düşürdünüz ve kırdınız. Kırılan parçalar geri gelip birleşemez. Entropi düzensizliği her zaman artar. Asla azalmaz. Bu yasaya göre de evren devamlı olarak entropisi artmaktadır. Fakat kara deliğe giren nesne kaybolduğu zaman onun entropisi de kaybolur ve bu yasa çiğnenmiş olur. İşte burada Stephen Hawking 1970 yılında bu konuyu çözerek entropinin olay ufkunda azalmadığını gösterdi. 1974 yılında ise spontane olarak termal radyasyon yaydığını bir quantum prosesi/işlemi  yoluyla (Hawking Radyasyonu olarak bilinen işlem) uygulamalı olarak göstermiştir. (Bkz. ‘’The Quantum Mechanics of Black Holes’’, Stephen Hawking, Scientific American, January 1977). Şimdi burada bunu detaya indirelim. Aslında kara delik radyasyon yaymıyor. Olay ufkunun etrafında oluşan parçacık ve anti-parçacık çiftinden anti-parçacık kara delik tarafından yutulurken parçacık ise uzaya kaçıyor ve radyasyon olarak gözlemleniyor. Kara deliğe giren anti-parçacık olduğu için geçen süre zarfında kütle kaybediyor. Ama hawking radyasyonu ile entropi düzensizliği artıyor kuralı da sağlanmış oluyor. Bu düşünceye göre kara delik yuttuğundan daha fazla kütle kaybettiği için eninde sonunda yok olacaktır. Ve diğer bir ters düşme olayı burada oluyor. Bir kara delik yok olduğunda ona giren tüm her şey de yok olmuş oluyor. Bu da madde yok olamaz ilkesine ters düşüyor.

Bir kara deliğin illüstrasyonu.

Bir kara deliğin illüstrasyonu.

Kara delikteki olay ufku Eisntein’in izafiyet teorisinin denklemlerinin doğal bir sonucuydu ve araştırmacılar eğer bir gözlemci olay ufkuna düşerse ne olur diye sormuştu. İlk başta gözlemci kara deliğin merkezine çekilir ve o büyük kütlenin altında ezilerek yok olur denmişti. Fakat daha sonra kuantum fiziği ile bu duruma bakıldığında olay ufkunun çok yüksek enerjili bir alan olacağını ve gözlemciyi bir çerez gibi yakacağını buldular. İşte buna ateş duvarı ismini verdiler. Bu ateş duvarı gene Hawking Radyasyonu olarak anlattığımız radyasyon olarak gözlemlenen parçacıklardan dolayı oluşuyor (aslına bakarsanız Hawking burada kendi teorisini geliştiriyor).  Fakat bu ateş duvarı hem genel görelilik ile çakışıyordu hem de kuantum kütleçekimindeki CPT değişmezliğini sağlamıyordu. Genel göreliliğe göre olay ufku normal olmalıydı. Gözlemci için ayrı bir fizik kuralı işlememeliydi. CPT değişmezliği için ise Tolga beyin bana yazdığını aynen yazıyorum buraya. Kendisi gayet güzel yazmış.

CPT değişmezliği yük (charge), parite (parity) ve zaman (time) tersinmesi durumunda kuramınızın değişmeden kalması gerektiği anlamına geliyor. Kara delikleri sadece genel görelilikle incelerseniz işin içine kuantum fiziği girmez, klasik fizik yaparsınız. Kuantumu işin içine sokunca CPT değişmezliği gibi şeyleri sağlamak zorundasınız.

İşte burada da ateş duvarı bu değişmezliği sağlamıyordu.

Buraya kadar her şeyi anladık diye düşünüyorum. Şimdi sıra Hawking’i anlamak. Hawking’in makalesi hakkında yorumlamamı yapmadan önce fizikçilerin de benim gibi düşündüğü bir şeyi belirtmek isterim. Ya da ben onlar gibi düşünüyorum. Bakış açısı = ) Bazı sayfalarda da ntv’de de belirtilmiş. 30 sene boyunca böyle inanmıştık şimdi buna mı inanacağız. Öncelikle bilim din değildir. Bunlar da hipotezdir. Asla gerçek gözüyle bakmayın. Bilimsel yöntemlere ayak uydurun. Kısacası bilimi dinleştirmeyin. Hawking’in bu makalesi daha felsefi yönünü anlatan makale. Matematiksel denklemleri anlatacağı makale önümüzdeki aylarda onun tarafından yayınlanacak ve fizikçiler işte o zaman bunu irdelemeye başlayacak. Neyse .

Hawking makalesinde ilk başta bu ateş duvarı paradoksunu ele almış.

Ateş duvarı için ilk engelin gözlemcinin olay ufkunda gözlemlediği ateş duvarının aslında olmayan uzay zamanın bir fonksiyonu olan görünür ufuk dediği ikinci bir olay ufku olacağıdır. Yani olay ufkunun dışında bir de görünür ufuk var. Yeni düşüncesine göre karadelikten giren madde veya enerji yok olmuyor. Tekilliğe yani merkeze gidip sonsuz kütlenin altında ezilmiyor da. İkinci bir olay ufku olan görünür ufukun ardında kısıtla kalıyor. Fakat burası o kadar yoğun ve kaotik durumda olacaktır ki artık madde formunda kalamıyor ve enerjiye dönüşüyor. Kara delikten ise dediğine göre sadece ışık hızında olan şeyler kurtulabilir. Teoride.

İkinci olarak ise ateş duvarının olmasına mani olan şey ise CPT değişmezliğini sağlamamasıdır. Bir çok şey anlatıyor Hartle-Hawking durumu ve Unruh efekti durumu gibi ama kısaca CPT değişmezliğini sağlayamadığı için ateş duvarı yoktur.

Aynı zamanda ateş duvarı ve olay ufku Schwarzschild anti-de sitter uzayında metric ölçümlemesi yapıldığında bu ölçümlemede olay ufku ve ateş duvarı zamanı gerçek zamana göre yok olması gerekiyor. Bunu da açıklayalım. Anti de Sitter (AdS) uzayı negatif kozmolojik sabite sahip, yani daralan bir uzay. Önemi, siz (n) boyutlu AdS uzayında tamamen genel görelilik kullanarak hesap yapıp entropiyi bulursanız, aynı sonucu (n-1) boyutlu CFT kullanarak da bulabiliyorsunuz. Buna AdS/CFT karşılık gelmesi correspondence) deniliyor. Daralan uzayzaman gözlemler için ilginç değil çünkü genişleyen bir evrende yaşıyoruz gibi görünüyor.Einstein alan denklemleri (çözümü size uzayzamanın tüm özelliklerini taşıyan, metrik adında bir şey verir) yazılırken denklemin bir tarafına uzayzamanın eğrilikleri hakkındaki bilgileri, diğer tarafa da uzayzaman içindeki maddeyi betimleyen kısmı yazarsınız. Enerj-momentum tansörü maddeyi betimleyen kısım.

Tüm bu düşüncelerinin sonucunda olay ufku, ateş duvarı yoktur dolasıyla kara delik de yoktur. Ama unutmayalım ki bunlar sadece hipotez. Kara delik izafiyet teorisinin denklemleri sonucu var. Hawking’in bu yeni hipotezine göre aslında yok. Farklı bir şey var. Bu durum işin içine kuantum fiziği girdiğinde oluşuyor ki daha önce big bang anında kuantum fiziği ile izafiyet teorisinin anlaşamadığından bahsetmiştim bir yazımda. Orada da big bang anı çok küçük noktada çok büyük kütleler olduğu için her ikisinin bir arada kullanılması gerekiyor ama sonuçlarda sonsuzluk değeri çıkıyor ve bilim insanlarını deli ediyordu. Her şekilde artık fizik dünyasına ikisini birleştiren ve tamamlayan yeni bir teori gerektiği ortada. Bu benim şu ana kadar en çok zorlandığım yazı oldu. Artık şu anki halimle fizikde gelebildiğim sınır bu. Umarım ileride daha ileri gidebilirim. Keşke fizik okuyabilseymişim = )

Kaynak:
Stephen Hawking – Information Preservation and Weather Forecasting for Black Holes – arXiv:1401.5761

Evren Her An Çökebilir! Belki de Yarın!

A collapse of the universe will happen if a bubble forms in the universe where the Higgs particle-associated Higgs-field will reach a different value than the rest of the universe. If this new value means lower energy, and if the bubble is large enough, the bubble will expand at the speed of light in all directions. All elementary particles inside the bubble will reach a mass that is much heavier than if they were outside the bubble, and thus they will pull each other into supermassive centers.

A collapse of the universe will happen if a bubble forms in the universe where the Higgs particle-associated Higgs-field will reach a different value than the rest of the universe. If this new value means lower energy, and if the bubble is large enough, the bubble will expand at the speed of light in all directions. All elementary particles inside the bubble will reach a mass that is much heavier than if they were outside the bubble, and thus they will pull each other into supermassive centers.

Yazı başlığı ne kadar ilgi çekici değil mi? Özellikle insan egosunun komplo teorilerine bu kadar baskın olması ilginç bir durum. Bilinçaltı ile ilgisi var ama nasıl? Bir arkadaşım şöyle demişti. O kadar benciliz ki ölürken bile tüm dünyayı yanımızda götürmek isteriz. Kendisinin gerçek ismini halen bilmiyorum. Neyse.

Evrenin geleceği ile ilgili bir çok şey söylenir bir çok son alternatifleri üretilir. Hepsini de merakla okuruz. Ama burada yazacağım şey belki de en gerçekçi ve en yeni olanı. Higgs bozonunun 2013 yılında keşfedildiğini düşünürsek ve kaynakta da ismini vereceğim bilimsel makalenin daha geçen yıl 2013’te yayınlandığını düşünürsek evet aynen öyle.

Büyük Çöküş

Direk konuya girelim. Evrenin çöküşü belki yarından da yakın tam biraz sonradır belki de milyarlarca yıl sonradır. Güney Danimarka Üniversitesi fizikçilerinin yaptığı gözlemlere göre evren kesinlikle çökecek. Er ya da geç evrendeki temel kuvvetlerdeki radikal değişiklikler yüzünden en ufak parçacıktan tutun da gezegenlere, yıldızlara, galaksilere kadar her şey gelecekte bir gün şimdiki halinden milyonlarca, milyarlarca daha ağır olacak ve evren kendi içine çökerek tekrar büyük patlama anına dönecek. Bu büyük değişime faz geçişi ismini vermişler. Bu daha çok bir suyun kaynayarak su halinden gaz haline geçmesi ya da bir mıknatısın ısınarak manyetizma özelliğini kaybetmesi gibi bir geçiş.

Bu faz geçişi higgs bozonu ile etkileşimde olan bir higgs alanında farklı bir değerde baloncuk oluştuğunda gerçekleşecek. Eğer bu değer daha düşük bir enerjide ise ve baloncuk yeterince büyük ise, ışık hızında genişleyerek bulunduğu noktadan yavaşça (yavaş çünkü ışık hızı evrenin büyüklüğüne göre aslında çok yavaştır) tüm evrene yayılacak. Ve bu baloncuğun içine giren her şey dışarıda olduğundan milyonlarca kez daha ağır olacak. Bundan dolayı da evren kendi içine çökerek büyük patlama anındaki o küçük sonsuz yoğunluğa geri dönmüş olacak. Hatta belki evrenin bir köşesinde başlamıştır ve büyüyordur. Henüz bize gelmemiş olabilir ama her an da gelebilir. Belki de milyarlarca yıl sonra bize ulaşacak. Belki de henüz olmadı ileri zamanlarda tam dünyamızda oluşacak. Bilemeyiz.

Evrenin kendi içine çökmesi ile ilgili bir teori daha var. Büyük çöküş. Bu teoriye göre evrenin genişlemesi halen büyük patlamanın eseri ve bu genişlemeye sebep olan şey bittiği zaman evren tekrar kendi içine çökecek. Fakat evrenin giderek daha hızlı genişlediğini keşfettiğimizden beri bunun düşük bir olasılık olduğu biliniyor. Fakat faz geçişi teori çok daha gerçekçi. Neden mi?

Bilim insanları bu faz değişiminin altında yatan tahminleri görebilmek için 3 denklem üzerinden gittiler. Bunlar beta fonksiyonları olarak anılan hafif parçacıklar, elektron, higgs bozonu ve kuarklar gibi objelerin arasındaki etkileşimin kuvvetini etkileyen faktörlerdir.
Normalde tek bir denklem ile yapılan önceki araştırmaların aksine bu sefer 3 denklemi beraber kullandıklarında daha gerçekçi sonuçlar aldılar ve faz geçişinin yani evrenin kendi içine çökmesinin aslında çok büyük bir olasılık olduğu, bir önceki gözlemlere göre göre çok daha büyük bir ihtimal olduğu anlaşıldı.

Hayatın değerini bilelim diye klasik ama aslında önemli bir tavsiye verip burada sonlandırayım yazımı.

Kaynak:
  • Sciencedaily – Collapse of the universe is closer than ever before
  • Oleg Antipin, Marc Gillioz, Jens Krog, Esben Mølgaard, Francesco Sannino. Standard model vacuum stability and Weyl consistency conditions. Journal of High Energy Physics, 2013; 2013 (8) DOI: 10.1007/JHEP08(2013)034

Evren Büyük Ama Ne Kadar? Gözlemlenebilen ve Gözlemlenemeyen Evren

Tarih boyunca insanoğlu gökyüzüne baktı ve merak etti. Orada neler vardı? Nasıl bir şeydi? Nasıl var oldu? Ne kadar büyüklükte? Sonsuza dek uzanıyor muydu? Bu sorular hep soruldu ve neredeyse hepsi cevaplandı. İlk başlarda sonsuz büyüklükte ve statik olduğu düşünülen evren yeni keşiflerle sonsuz olmadığı ve statik olmadığı öğrenildi. Ve astronomide bize büyük gelen km ölçüm birimi o kadar ufak kalıyor ki yeni terimler oluşturuldu. İlk başta AU (Astronomik birim) yani güneş ile dünyanın uzaklığı olan mesafe oluşturuldu. 150.000.000 km. Az değil. Ama bu da yetmiyordu. O da yetmeyince ışık yılı oluşturuldu. Bu noktadan sonra yazılan mesafeler hayal edebileceğinizin ötesinde. Gerçekten de ötesinde. Aklınızda canlandırmanız imkansız gibi bir şey. Hazır olun.

Read more

Işık Hızına Yakın Hızlandığımızda Zaman Neden Yavaşlar?

Bu soruyu aslında uzun zamandır sormuştum ama araştırmaya hiç yeltenmemiştim. Şimdi ise Evrenin Zarafeti kitabını okuduğumda bunun açıklamasını da gördüm. Anlatmalıyım dedim. Kolay olmayacak ama bakalım.

İzafiyet teorisine göre evrende ulaşılabilecek en yüksek hız ışık hızıdır. Ve ışık hızına ne kadar yaklaşırsanız sizin için zaman o kadar yavaşlayacaktır. Einstein ilk başta özel görelilik kuramını oluşturmuştur. Bu kuramda ışık hızı sabitliği ile zamanın ve hareketin kişiye göreceliğinden bahseder. Fakat özel görelilik newtonun kütleçekim kuramı ile ters düşüyordu. Newton kütleçekim kuramına göre mesela güneşimiz bir anda yok olsaydı dünyada onun kütleçekim etkisinden anında kurtulurdu. Fakat bu özel görelilik ile ters düşüyor. Çünkü özel göreliliğe göre hiç bir bilgi ışık hızından daha hızlı iletilemez. Işık hızı ile bir bilgi güneşten dünyaya 8 dakikada ulaştığına göre böyle olmaması gerekiyordu. Ve Einstein artık Newton’un kütleçekim kuramının çöktüğünü ve kendi kütleçekim kuramını oluşturması gerektiğini anladı. Özel görelilik gitti yerini genel görelilik teorisi aldı. Einstein daha sonra özel göreliliğin genel göreliliğin yanında çocuk oyuncağı kaldığını söyleyerek genel göreliliğin kendisini ne kadar zorladığını anlatmıştı.

Read more